Sağlık

"Meme radyolojisi erken tanı sağlar, gereksiz tedaviyi önler"

Güven Hastanesi Radyoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Emre Utkan Büyükceran, "Meme radyolojisi; mamografi, ultrason ve MR gibi görüntüleme yöntemleriyle meme kanserinde hem erken tanı sağlarken hem de gereksiz tedavilerin önüne geçer" dedi.

Abone Ol

Güven Hastanesi Radyoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Emre Utkan Büyükceran, "Meme radyolojisi; mamografi, ultrason ve MR gibi görüntüleme yöntemleriyle meme kanserinde hem erken tanı sağlarken hem de gereksiz tedavilerin önüne geçer" dedi.

Radyoloji Uzmanı Büyükceran, Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında meme kanserinde erken tanının sağladığı avantajlara ilişkin açıklama yaptı. Meme kanserinde erken tanının kritik önemine dikkati çeken Büyükceran, "Meme radyolojisi; mamografi, ultrason ve MR gibi görüntüleme yöntemleriyle meme kanserinde hem erken tanı sağlarken hem de gereksiz tedavilerin önüne geçer. Bir meme kanserinin elle fark edilebilir hale gelmesi için genellikle 1,5-2 cm boyuta ulaşması gerekir. Bu da çoğu zaman uzun yıllar süren bir sürecin sonucudur. Bizim amacımız, bu noktaya gelmeden çok daha erken evrede, milimetrik değişiklikleri yakalayabilmektir" diye konuştu.

Büyükceran, Türkiye’de yılda ortalama 24 bin yeni meme kanseri vakasının saptandığını belirterek, "Mamografi, ultrason ve MR gibi yöntemlerle hastalıkları erken evrede yakalamayı, doğru tanı koymayı ve tedaviye yön vermeyi amaçlıyoruz" ifadelerini kullandı.

"Ortalama risk grubundaki kadınlara yılda bir mamografi"

Mamografinin düşük doz X-ışını kullandığını belirten Büyükceran, şunları söyledi:

"Her kadın meme kanseri açısından aynı riski taşımaz. Ortalama risk grubundaki kadınlara 40 yaşından itibaren yılda bir tarama mamografisi öneriyoruz. En çok merak edilen konu ise mamografinin radyasyona bağlı risk taşıyıp taşımadığıdır. Mamografi maruz kalınan radyasyon yaklaşık 7 haftalık doğal ortam radyasyonuna eşittir. Birçok uluslararası otorite ve dernek bu düşük dozun sağlığa zarar vermediğini, faydanın potansiyel riskten çok daha büyük olduğunu net şekilde belirtmektedir. Kısacası, mamografi bir risk değil; hayat kurtaran bir fırsat. Mamografi ile ilgili asıl kaygı ise fazla tanıdır; yani tedavi gerektirmeyecek küçük bulguların fazla ciddiye alınarak gereksiz tedavilere yol açabilmesidir. Bunun önünde geçmek için her kadını klinik öyküsü, şikayetleri ve görüntüleme bulguları ile bir bütün olarak değerlendiriyor, bir meme merkezi çatısı altında farklı branşların katkısıyla karar veriyoruz."

"Yoğun meme yapısına sahip kadınlarda MR önerilebilir"

Büyükceran, meme dokosunun yağ dokusu ve fibroglandüler doku olmak üzere ikiye ayrıldığını belirterek, "Yoğun meme yapısı, beyaz görünen fibroglandüler dokunun fazla olduğu memeler için kullanılan bir ifadedir. Tümörler de beyaz renkte izlendiği için, yoğun memelerde kitleler adeta arka planda gizlenebilir. Bu noktada tamamlayıcı yöntemler devreye girer. Ultrason, günlük pratiğimizde bu zorluğun üstesinden gelmek için kullandığımız en önemli yöntemdir. Meme MR’ı ise yüksek riskli kadınlarda tarama, mamografi ve ultrasonun netleştiremediği durumlarda ve meme kanseri tanısı almış hastalarda evreleme amacıyla önemli rol oynar. Güncel çalışmalar, mamografinin sınırlı olduğu çok yoğun meme yapısına sahip kadınlarda 50 yaş sonrası ek tarama yöntemi olarak 4 yılda bir MR’ı önermektedir. Sonuç olarak, meme radyolojisi; meme kanseriyle mücadelenin en önemli unsurlarından biridir. Farklı yöntemlerin bir arada ve doğru şekilde kullanılmasıyla hem erken tanıya hem de gereksiz tedavilerin önlenmesine katkı sağlar" ifadelerini kullandı.