Kazasız, belasız, kavgasız, dövüşsüz bir seçin günü yaşamak dileği ile bu güzel bahar gününün tadını çıkaralım.

Nasrettin Hoca’yı bilmeyenimiz yoktur. Hoş bu canım ülkemde herkes kendince bir Nasrettin Hoca’dır.

Bu güzel pazar gününde bende sizlere; “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” sözüne örnek bir Nasrettin Hoca fıkrası hatırlatmak istiyorum.

Nasrettin Hoca’nın güzeller güzeli iki kızı varmış. Birini çömlekçiye, birini çiftçiye vermiş. Bir gün halleri, durumları nicedir diye meraklanmış; kızlarını görmeye gitmiş.

Önce çiftçiye uğramış. Kızı kapıda karşılamış Hoca’yı. Kucaklaşmışlar. Yer göstermiş kızı, oturmuş Hoca. Torunları koşup gelmiş, öpmüş dedelerini elini. O da getirdiği armuttan, alıçtan hediyelerini vermiş, saçını, başını, yanaklarını okşamış sevmiş çocukların.

Kızıyla baş başa kalınca sormuş:

“Halin, dirliğin nasıldır kızım, geçiminiz iyi mi?”

“İyi baba” demiş kızı. “Beyim, beş yüz dönüm tahıl ekti. Hava iyi gider, bereketli yağmurlar yağarsa, tahılımız çok olur, birazını ambara kor, kalanını satarız, çoluk çocuk gülüşe, eğlene geçinir gideriz.”

Hoca “hımmm” çekmiş, “vakit geç oldu. Hoşça kal” demiş, ayrılmış kızından.

Ertesi gün de çömlekçinin eşi olan kızının yanına gitmiş.

O da karşılamış kapıda babasını, hoşbeş etmişler. Az sonra torunlarla oynamış, gülüşmüş Hoca. Torunlar dışarı bahçeye çıkınca, Hoca, sormuş kızına.

“Nasıl çömlek işleriniz? Geçiminizi sağlıyor mu? Neler yapıyor çömlekçi beyin? Seni mutlu ediyor mu? Anlat bakalım” demiş.

Kızı; “İşte baba her şey güzel gidiyor. Bir sıkıntımız yok. Beyim damlar dolusu çömlek yaptı, serdi güneşe kurutuyor… Yağmur yağmazsa çömlekler kuruyacak, onu götürüp pazarda satacak, çok para kazanacağız, çoluk çocuk zenginlik içinde yaşayıp gideceğiz baba…”

Hoca bir “hımmm” çekmiş, tekrar “hımmmmm” demiş, elini çenesine koymuş, sakalını kaşımış, düşünmüş, yürümüş…

Kızı ardından seslenmiş:

“Baba bir şey demedin, hımmm da ne oluyor?” diye sormuş.

Hoca dayanamamış.

“Bak kızım” demiş, “beyi çiftçi olan kardeşinin yanına gittim; beyim çok tahıl ekti, eğer yağmur yağarsa çok tahılımız olacak, beyim satacak, zenginlik içinde mutlu yaşayacağız dedi. Senin yanına geldim. Sen de diyorsun ki, beyim çok çömlek yaptı, güneşe serdi, kurutuyor, eğer yağmur yağmazsa kuruyacak çömlekler sağlam olacak, pazarda satacak çok para kazanacağız, zenginlik içinde güle oynaya yaşayıp gideceğiz diyorsun. Nasıl olacak bu iş?

Kızı düşünmeye başlamış!

Hoca, “çok düşünme kızım düşünme, biriniz ayvayı yiyecek ama hanginiz bilmem?” demiş.

Saat 18.00’den birbirinden değerli adaylarımızdan birisi Uşak Belediye Başkanı seçilecek. Diğerleri Nasrettin Hocamızın tabiriyle ayvayı yiyecek.

Yarın yani 1 Nisan’da herkes işine gücüne dönecek. Sakın ayvayı yiyen Uşak halkı olarak biz olmayalım?

Adaylarımız beni bağışlasın ama. Bu seçim kampanyası süresince beni heyecanlandıracak, Uşak’ın kangrene dönmek üzere olan yaralarına merhem olacak bir şeyler sunamadılar.

Onun için Uşaklılar olarak 1 Nisan sabahı ayvayı koçanıyla yiyen biz olabiliriz diye kaygılanıyorum.

Yarın, başkanlık koltuğuna kim oturursa otursun başımızın üzerinde yeri olmalıdır. Çünkü, seçimler bitmiştir. Hangi partinin kazandığının bir önemi almamıştır. Halkın oylarıyla seçilen aday tüm Uşak’ın Belediye Başkanı olmuştur.

Uşak Belediyesi oy versin vermesin veya hangi partiden olursa olsun Uşak’ta yaşayan iki gözümün çiçeği tüm Uşaklıdan bin bir çeşit vergi alıyorsa hepsine hizmet götürmek zorundadır.

Sürekli yazıyorum ve  yukarıda da belirttiğim gibi Uşak’ın kronikleşen ve belediye alanında çözülmesi gereken sorunları vardır.

Nedir bu sorunlar:

1-    Uşak Belediyesi’nin sağlam ve dengeli bir bütçesinin olmaması

2-    Kuraklık yani susuzluk sorununa kalıcı çözüm bulunması gerektiği

3-    Uşak, 6,8 şiddetinde deprem üretebilecek fay hattında bulunmaktadır. Şiddetli bir deprem olasılığına karşı şiddetli ve ivedi bir şekilde çalışma yapılması gerekliliği.

Uşak’ın acil sorunu sosyal tesisler, termal hamamlar değildir. Uçuk kaçık ayağı yere basmayan projeler değildir.

Ayvayı Nasrettin Hoca’nın kızlarından birisi yiyecektir. Ama böyle giderse Uşak’ta Uşaklı olarak hepimiz yiyeceğiz.

Yeni Belediye Başkanımız şimdiden hayırlı uğurlu olsun.

Hafta sonu Uşak’ta sinema keyfi: 7 film vizyona girdi Hafta sonu Uşak’ta sinema keyfi: 7 film vizyona girdi

Birisi ayvayı yiyecek ama ayvayı yiyen Uşaklı olmasın

Yüzdük yüzdük dananın kuyruğuna geldik. Nihayet seçim şamatası bugün sona eriyor. O bağırtılardan “Oyunu bana ver” ciyaklamalarından kurtuluyoruz. Allah’a şükürler olsun.

Kazasız, belasız, kavgasız, dövüşsüz bir seçin günü yaşamak dileği ile bu güzel bahar gününün tadını çıkaralım.

Nasrettin Hoca’yı bilmeyenimiz yoktur. Hoş bu canım ülkemde herkes kendince bir Nasrettin Hoca’dır.

Bu güzel pazar gününde bende sizlere; “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” sözüne örnek bir Nasrettin Hoca fıkrası hatırlatmak istiyorum.

Nasrettin Hoca’nın güzeller güzeli iki kızı varmış. Birini çömlekçiye, birini çiftçiye vermiş. Bir gün halleri, durumları nicedir diye meraklanmış; kızlarını görmeye gitmiş.

Önce çiftçiye uğramış. Kızı kapıda karşılamış Hoca’yı. Kucaklaşmışlar. Yer göstermiş kızı, oturmuş Hoca. Torunları koşup gelmiş, öpmüş dedelerini elini. O da getirdiği armuttan, alıçtan hediyelerini vermiş, saçını, başını, yanaklarını okşamış sevmiş çocukların.

Kızıyla baş başa kalınca sormuş:

“Halin, dirliğin nasıldır kızım, geçiminiz iyi mi?”

“İyi baba” demiş kızı. “Beyim, beş yüz dönüm tahıl ekti. Hava iyi gider, bereketli yağmurlar yağarsa, tahılımız çok olur, birazını ambara kor, kalanını satarız, çoluk çocuk gülüşe, eğlene geçinir gideriz.”

Hoca “hımmm” çekmiş, “vakit geç oldu. Hoşça kal” demiş, ayrılmış kızından.

Ertesi gün de çömlekçinin eşi olan kızının yanına gitmiş.

O da karşılamış kapıda babasını, hoşbeş etmişler. Az sonra torunlarla oynamış, gülüşmüş Hoca. Torunlar dışarı bahçeye çıkınca, Hoca, sormuş kızına.

“Nasıl çömlek işleriniz? Geçiminizi sağlıyor mu? Neler yapıyor çömlekçi beyin? Seni mutlu ediyor mu? Anlat bakalım” demiş.

Kızı; “İşte baba her şey güzel gidiyor. Bir sıkıntımız yok. Beyim damlar dolusu çömlek yaptı, serdi güneşe kurutuyor… Yağmur yağmazsa çömlekler kuruyacak, onu götürüp pazarda satacak, çok para kazanacağız, çoluk çocuk zenginlik içinde yaşayıp gideceğiz baba…”

Hoca bir “hımmm” çekmiş, tekrar “hımmmmm” demiş, elini çenesine koymuş, sakalını kaşımış, düşünmüş, yürümüş…

Kızı ardından seslenmiş:

“Baba bir şey demedin, hımmm da ne oluyor?” diye sormuş.

Hoca dayanamamış.

“Bak kızım” demiş, “beyi çiftçi olan kardeşinin yanına gittim; beyim çok tahıl ekti, eğer yağmur yağarsa çok tahılımız olacak, beyim satacak, zenginlik içinde mutlu yaşayacağız dedi. Senin yanına geldim. Sen de diyorsun ki, beyim çok çömlek yaptı, güneşe serdi, kurutuyor, eğer yağmur yağmazsa kuruyacak çömlekler sağlam olacak, pazarda satacak çok para kazanacağız, zenginlik içinde güle oynaya yaşayıp gideceğiz diyorsun. Nasıl olacak bu iş?

Kızı düşünmeye başlamış!

Hoca, “çok düşünme kızım düşünme, biriniz ayvayı yiyecek ama hanginiz bilmem?” demiş.

Saat 18.00’den birbirinden değerli adaylarımızdan birisi Uşak Belediye Başkanı seçilecek. Diğerleri Nasrettin Hocamızın tabiriyle ayvayı yiyecek.

Yarın yani 1 Nisan’da herkes işine gücüne dönecek. Sakın ayvayı yiyen Uşak halkı olarak biz olmayalım?

Adaylarımız beni bağışlasın ama. Bu seçim kampanyası süresince beni heyecanlandıracak, Uşak’ın kangrene dönmek üzere olan yaralarına merhem olacak bir şeyler sunamadılar.

Onun için Uşaklılar olarak 1 Nisan sabahı ayvayı koçanıyla yiyen biz olabiliriz diye kaygılanıyorum.

Yarın, başkanlık koltuğuna kim oturursa otursun başımızın üzerinde yeri olmalıdır. Çünkü, seçimler bitmiştir. Hangi partinin kazandığının bir önemi almamıştır. Halkın oylarıyla seçilen aday tüm Uşak’ın Belediye Başkanı olmuştur.

Uşak Belediyesi oy versin vermesin veya hangi partiden olursa olsun Uşak’ta yaşayan iki gözümün çiçeği tüm Uşaklıdan bin bir çeşit vergi alıyorsa hepsine hizmet götürmek zorundadır.

Sürekli yazıyorum ve  yukarıda da belirttiğim gibi Uşak’ın kronikleşen ve belediye alanında çözülmesi gereken sorunları vardır.

Nedir bu sorunlar:

1-    Uşak Belediyesi’nin sağlam ve dengeli bir bütçesinin olmaması

2-    Kuraklık yani susuzluk sorununa kalıcı çözüm bulunması gerektiği

3-    Uşak, 6,8 şiddetinde deprem üretebilecek fay hattında bulunmaktadır. Şiddetli bir deprem olasılığına karşı şiddetli ve ivedi bir şekilde çalışma yapılması gerekliliği.

Uşak’ın acil sorunu sosyal tesisler, termal hamamlar değildir. Uçuk kaçık ayağı yere basmayan projeler değildir.

Ayvayı Nasrettin Hoca’nın kızlarından birisi yiyecektir. Ama böyle giderse Uşak’ta Uşaklı olarak hepimiz yiyeceğiz.

Yeni Belediye Başkanımız şimdiden hayırlı uğurlu olsun.

Birisi ayvayı yiyecek ama ayvayı yiyen Uşaklı olmasın

Yüzdük yüzdük dananın kuyruğuna geldik. Nihayet seçim şamatası bugün sona eriyor. O bağırtılardan “Oyunu bana ver” ciyaklamalarından kurtuluyoruz. Allah’a şükürler olsun.

Kazasız, belasız, kavgasız, dövüşsüz bir seçin günü yaşamak dileği ile bu güzel bahar gününün tadını çıkaralım.

Nasrettin Hoca’yı bilmeyenimiz yoktur. Hoş bu canım ülkemde herkes kendince bir Nasrettin Hoca’dır.

Bu güzel pazar gününde bende sizlere; “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” sözüne örnek bir Nasrettin Hoca fıkrası hatırlatmak istiyorum.

Nasrettin Hoca’nın güzeller güzeli iki kızı varmış. Birini çömlekçiye, birini çiftçiye vermiş. Bir gün halleri, durumları nicedir diye meraklanmış; kızlarını görmeye gitmiş.

Önce çiftçiye uğramış. Kızı kapıda karşılamış Hoca’yı. Kucaklaşmışlar. Yer göstermiş kızı, oturmuş Hoca. Torunları koşup gelmiş, öpmüş dedelerini elini. O da getirdiği armuttan, alıçtan hediyelerini vermiş, saçını, başını, yanaklarını okşamış sevmiş çocukların.

Kızıyla baş başa kalınca sormuş:

“Halin, dirliğin nasıldır kızım, geçiminiz iyi mi?”

“İyi baba” demiş kızı. “Beyim, beş yüz dönüm tahıl ekti. Hava iyi gider, bereketli yağmurlar yağarsa, tahılımız çok olur, birazını ambara kor, kalanını satarız, çoluk çocuk gülüşe, eğlene geçinir gideriz.”

Hoca “hımmm” çekmiş, “vakit geç oldu. Hoşça kal” demiş, ayrılmış kızından.

Ertesi gün de çömlekçinin eşi olan kızının yanına gitmiş.

O da karşılamış kapıda babasını, hoşbeş etmişler. Az sonra torunlarla oynamış, gülüşmüş Hoca. Torunlar dışarı bahçeye çıkınca, Hoca, sormuş kızına.

“Nasıl çömlek işleriniz? Geçiminizi sağlıyor mu? Neler yapıyor çömlekçi beyin? Seni mutlu ediyor mu? Anlat bakalım” demiş.

Kızı; “İşte baba her şey güzel gidiyor. Bir sıkıntımız yok. Beyim damlar dolusu çömlek yaptı, serdi güneşe kurutuyor… Yağmur yağmazsa çömlekler kuruyacak, onu götürüp pazarda satacak, çok para kazanacağız, çoluk çocuk zenginlik içinde yaşayıp gideceğiz baba…”

Hoca bir “hımmm” çekmiş, tekrar “hımmmmm” demiş, elini çenesine koymuş, sakalını kaşımış, düşünmüş, yürümüş…

Kızı ardından seslenmiş:

“Baba bir şey demedin, hımmm da ne oluyor?” diye sormuş.

Hoca dayanamamış.

“Bak kızım” demiş, “beyi çiftçi olan kardeşinin yanına gittim; beyim çok tahıl ekti, eğer yağmur yağarsa çok tahılımız olacak, beyim satacak, zenginlik içinde mutlu yaşayacağız dedi. Senin yanına geldim. Sen de diyorsun ki, beyim çok çömlek yaptı, güneşe serdi, kurutuyor, eğer yağmur yağmazsa kuruyacak çömlekler sağlam olacak, pazarda satacak çok para kazanacağız, zenginlik içinde güle oynaya yaşayıp gideceğiz diyorsun. Nasıl olacak bu iş?

Kızı düşünmeye başlamış!

Hoca, “çok düşünme kızım düşünme, biriniz ayvayı yiyecek ama hanginiz bilmem?” demiş.

Saat 18.00’den birbirinden değerli adaylarımızdan birisi Uşak Belediye Başkanı seçilecek. Diğerleri Nasrettin Hocamızın tabiriyle ayvayı yiyecek.

Yarın yani 1 Nisan’da herkes işine gücüne dönecek. Sakın ayvayı yiyen Uşak halkı olarak biz olmayalım?

Adaylarımız beni bağışlasın ama. Bu seçim kampanyası süresince beni heyecanlandıracak, Uşak’ın kangrene dönmek üzere olan yaralarına merhem olacak bir şeyler sunamadılar.

Onun için Uşaklılar olarak 1 Nisan sabahı ayvayı koçanıyla yiyen biz olabiliriz diye kaygılanıyorum.

Yarın, başkanlık koltuğuna kim oturursa otursun başımızın üzerinde yeri olmalıdır. Çünkü, seçimler bitmiştir. Hangi partinin kazandığının bir önemi almamıştır. Halkın oylarıyla seçilen aday tüm Uşak’ın Belediye Başkanı olmuştur.

Uşak Belediyesi oy versin vermesin veya hangi partiden olursa olsun Uşak’ta yaşayan iki gözümün çiçeği tüm Uşaklıdan bin bir çeşit vergi alıyorsa hepsine hizmet götürmek zorundadır.

Sürekli yazıyorum ve  yukarıda da belirttiğim gibi Uşak’ın kronikleşen ve belediye alanında çözülmesi gereken sorunları vardır.

Nedir bu sorunlar:

1-    Uşak Belediyesi’nin sağlam ve dengeli bir bütçesinin olmaması

2-    Kuraklık yani susuzluk sorununa kalıcı çözüm bulunması gerektiği

3-    Uşak, 6,8 şiddetinde deprem üretebilecek fay hattında bulunmaktadır. Şiddetli bir deprem olasılığına karşı şiddetli ve ivedi bir şekilde çalışma yapılması gerekliliği.

Uşak’ın acil sorunu sosyal tesisler, termal hamamlar değildir. Uçuk kaçık ayağı yere basmayan projeler değildir.

Ayvayı Nasrettin Hoca’nın kızlarından birisi yiyecektir. Ama böyle giderse Uşak’ta Uşaklı olarak hepimiz yiyeceğiz.

Yeni Belediye Başkanımız şimdiden hayırlı uğurlu olsun.

Birisi ayvayı yiyecek ama ayvayı yiyen Uşaklı olmasın

Yüzdük yüzdük dananın kuyruğuna geldik. Nihayet seçim şamatası bugün sona eriyor. O bağırtılardan “Oyunu bana ver” ciyaklamalarından kurtuluyoruz. Allah’a şükürler olsun.

Kazasız, belasız, kavgasız, dövüşsüz bir seçin günü yaşamak dileği ile bu güzel bahar gününün tadını çıkaralım.

Nasrettin Hoca’yı bilmeyenimiz yoktur. Hoş bu canım ülkemde herkes kendince bir Nasrettin Hoca’dır.

Bu güzel pazar gününde bende sizlere; “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” sözüne örnek bir Nasrettin Hoca fıkrası hatırlatmak istiyorum.

Nasrettin Hoca’nın güzeller güzeli iki kızı varmış. Birini çömlekçiye, birini çiftçiye vermiş. Bir gün halleri, durumları nicedir diye meraklanmış; kızlarını görmeye gitmiş.

Önce çiftçiye uğramış. Kızı kapıda karşılamış Hoca’yı. Kucaklaşmışlar. Yer göstermiş kızı, oturmuş Hoca. Torunları koşup gelmiş, öpmüş dedelerini elini. O da getirdiği armuttan, alıçtan hediyelerini vermiş, saçını, başını, yanaklarını okşamış sevmiş çocukların.

Kızıyla baş başa kalınca sormuş:

“Halin, dirliğin nasıldır kızım, geçiminiz iyi mi?”

“İyi baba” demiş kızı. “Beyim, beş yüz dönüm tahıl ekti. Hava iyi gider, bereketli yağmurlar yağarsa, tahılımız çok olur, birazını ambara kor, kalanını satarız, çoluk çocuk gülüşe, eğlene geçinir gideriz.”

Hoca “hımmm” çekmiş, “vakit geç oldu. Hoşça kal” demiş, ayrılmış kızından.

Ertesi gün de çömlekçinin eşi olan kızının yanına gitmiş.

O da karşılamış kapıda babasını, hoşbeş etmişler. Az sonra torunlarla oynamış, gülüşmüş Hoca. Torunlar dışarı bahçeye çıkınca, Hoca, sormuş kızına.

“Nasıl çömlek işleriniz? Geçiminizi sağlıyor mu? Neler yapıyor çömlekçi beyin? Seni mutlu ediyor mu? Anlat bakalım” demiş.

Kızı; “İşte baba her şey güzel gidiyor. Bir sıkıntımız yok. Beyim damlar dolusu çömlek yaptı, serdi güneşe kurutuyor… Yağmur yağmazsa çömlekler kuruyacak, onu götürüp pazarda satacak, çok para kazanacağız, çoluk çocuk zenginlik içinde yaşayıp gideceğiz baba…”

Hoca bir “hımmm” çekmiş, tekrar “hımmmmm” demiş, elini çenesine koymuş, sakalını kaşımış, düşünmüş, yürümüş…

Kızı ardından seslenmiş:

“Baba bir şey demedin, hımmm da ne oluyor?” diye sormuş.

Hoca dayanamamış.

“Bak kızım” demiş, “beyi çiftçi olan kardeşinin yanına gittim; beyim çok tahıl ekti, eğer yağmur yağarsa çok tahılımız olacak, beyim satacak, zenginlik içinde mutlu yaşayacağız dedi. Senin yanına geldim. Sen de diyorsun ki, beyim çok çömlek yaptı, güneşe serdi, kurutuyor, eğer yağmur yağmazsa kuruyacak çömlekler sağlam olacak, pazarda satacak çok para kazanacağız, zenginlik içinde güle oynaya yaşayıp gideceğiz diyorsun. Nasıl olacak bu iş?

Kızı düşünmeye başlamış!

Hoca, “çok düşünme kızım düşünme, biriniz ayvayı yiyecek ama hanginiz bilmem?” demiş.

Saat 18.00’den birbirinden değerli adaylarımızdan birisi Uşak Belediye Başkanı seçilecek. Diğerleri Nasrettin Hocamızın tabiriyle ayvayı yiyecek.

Yarın yani 1 Nisan’da herkes işine gücüne dönecek. Sakın ayvayı yiyen Uşak halkı olarak biz olmayalım?

Adaylarımız beni bağışlasın ama. Bu seçim kampanyası süresince beni heyecanlandıracak, Uşak’ın kangrene dönmek üzere olan yaralarına merhem olacak bir şeyler sunamadılar.

Onun için Uşaklılar olarak 1 Nisan sabahı ayvayı koçanıyla yiyen biz olabiliriz diye kaygılanıyorum.

Yarın, başkanlık koltuğuna kim oturursa otursun başımızın üzerinde yeri olmalıdır. Çünkü, seçimler bitmiştir. Hangi partinin kazandığının bir önemi almamıştır. Halkın oylarıyla seçilen aday tüm Uşak’ın Belediye Başkanı olmuştur.

Uşak Belediyesi oy versin vermesin veya hangi partiden olursa olsun Uşak’ta yaşayan iki gözümün çiçeği tüm Uşaklıdan bin bir çeşit vergi alıyorsa hepsine hizmet götürmek zorundadır.

Sürekli yazıyorum ve  yukarıda da belirttiğim gibi Uşak’ın kronikleşen ve belediye alanında çözülmesi gereken sorunları vardır.

Nedir bu sorunlar:

1-    Uşak Belediyesi’nin sağlam ve dengeli bir bütçesinin olmaması

2-    Kuraklık yani susuzluk sorununa kalıcı çözüm bulunması gerektiği

3-    Uşak, 6,8 şiddetinde deprem üretebilecek fay hattında bulunmaktadır. Şiddetli bir deprem olasılığına karşı şiddetli ve ivedi bir şekilde çalışma yapılması gerekliliği.

Uşak’ın acil sorunu sosyal tesisler, termal hamamlar değildir. Uçuk kaçık ayağı yere basmayan projeler değildir.

Ayvayı Nasrettin Hoca’nın kızlarından birisi yiyecektir. Ama böyle giderse Uşak’ta Uşaklı olarak hepimiz yiyeceğiz.

Yeni Belediye Başkanımız şimdiden hayırlı uğurlu olsun.

Birisi ayvayı yiyecek ama ayvayı yiyen Uşaklı olmasın

Yüzdük yüzdük dananın kuyruğuna geldik. Nihayet seçim şamatası bugün sona eriyor. O bağırtılardan “Oyunu bana ver” ciyaklamalarından kurtuluyoruz. Allah’a şükürler olsun.

Kazasız, belasız, kavgasız, dövüşsüz bir seçin günü yaşamak dileği ile bu güzel bahar gününün tadını çıkaralım.

Nasrettin Hoca’yı bilmeyenimiz yoktur. Hoş bu canım ülkemde herkes kendince bir Nasrettin Hoca’dır.

Bu güzel pazar gününde bende sizlere; “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” sözüne örnek bir Nasrettin Hoca fıkrası hatırlatmak istiyorum.

Nasrettin Hoca’nın güzeller güzeli iki kızı varmış. Birini çömlekçiye, birini çiftçiye vermiş. Bir gün halleri, durumları nicedir diye meraklanmış; kızlarını görmeye gitmiş.

Önce çiftçiye uğramış. Kızı kapıda karşılamış Hoca’yı. Kucaklaşmışlar. Yer göstermiş kızı, oturmuş Hoca. Torunları koşup gelmiş, öpmüş dedelerini elini. O da getirdiği armuttan, alıçtan hediyelerini vermiş, saçını, başını, yanaklarını okşamış sevmiş çocukların.

Kızıyla baş başa kalınca sormuş:

“Halin, dirliğin nasıldır kızım, geçiminiz iyi mi?”

“İyi baba” demiş kızı. “Beyim, beş yüz dönüm tahıl ekti. Hava iyi gider, bereketli yağmurlar yağarsa, tahılımız çok olur, birazını ambara kor, kalanını satarız, çoluk çocuk gülüşe, eğlene geçinir gideriz.”

Hoca “hımmm” çekmiş, “vakit geç oldu. Hoşça kal” demiş, ayrılmış kızından.

Ertesi gün de çömlekçinin eşi olan kızının yanına gitmiş.

O da karşılamış kapıda babasını, hoşbeş etmişler. Az sonra torunlarla oynamış, gülüşmüş Hoca. Torunlar dışarı bahçeye çıkınca, Hoca, sormuş kızına.

“Nasıl çömlek işleriniz? Geçiminizi sağlıyor mu? Neler yapıyor çömlekçi beyin? Seni mutlu ediyor mu? Anlat bakalım” demiş.

Kızı; “İşte baba her şey güzel gidiyor. Bir sıkıntımız yok. Beyim damlar dolusu çömlek yaptı, serdi güneşe kurutuyor… Yağmur yağmazsa çömlekler kuruyacak, onu götürüp pazarda satacak, çok para kazanacağız, çoluk çocuk zenginlik içinde yaşayıp gideceğiz baba…”

Hoca bir “hımmm” çekmiş, tekrar “hımmmmm” demiş, elini çenesine koymuş, sakalını kaşımış, düşünmüş, yürümüş…

Kızı ardından seslenmiş:

“Baba bir şey demedin, hımmm da ne oluyor?” diye sormuş.

Hoca dayanamamış.

“Bak kızım” demiş, “beyi çiftçi olan kardeşinin yanına gittim; beyim çok tahıl ekti, eğer yağmur yağarsa çok tahılımız olacak, beyim satacak, zenginlik içinde mutlu yaşayacağız dedi. Senin yanına geldim. Sen de diyorsun ki, beyim çok çömlek yaptı, güneşe serdi, kurutuyor, eğer yağmur yağmazsa kuruyacak çömlekler sağlam olacak, pazarda satacak çok para kazanacağız, zenginlik içinde güle oynaya yaşayıp gideceğiz diyorsun. Nasıl olacak bu iş?

Kızı düşünmeye başlamış!

Hoca, “çok düşünme kızım düşünme, biriniz ayvayı yiyecek ama hanginiz bilmem?” demiş.

Saat 18.00’den birbirinden değerli adaylarımızdan birisi Uşak Belediye Başkanı seçilecek. Diğerleri Nasrettin Hocamızın tabiriyle ayvayı yiyecek.

Yarın yani 1 Nisan’da herkes işine gücüne dönecek. Sakın ayvayı yiyen Uşak halkı olarak biz olmayalım?

Adaylarımız beni bağışlasın ama. Bu seçim kampanyası süresince beni heyecanlandıracak, Uşak’ın kangrene dönmek üzere olan yaralarına merhem olacak bir şeyler sunamadılar.

Onun için Uşaklılar olarak 1 Nisan sabahı ayvayı koçanıyla yiyen biz olabiliriz diye kaygılanıyorum.

Yarın, başkanlık koltuğuna kim oturursa otursun başımızın üzerinde yeri olmalıdır. Çünkü, seçimler bitmiştir. Hangi partinin kazandığının bir önemi almamıştır. Halkın oylarıyla seçilen aday tüm Uşak’ın Belediye Başkanı olmuştur.

Uşak Belediyesi oy versin vermesin veya hangi partiden olursa olsun Uşak’ta yaşayan iki gözümün çiçeği tüm Uşaklıdan bin bir çeşit vergi alıyorsa hepsine hizmet götürmek zorundadır.

Sürekli yazıyorum ve  yukarıda da belirttiğim gibi Uşak’ın kronikleşen ve belediye alanında çözülmesi gereken sorunları vardır.

Nedir bu sorunlar:

1-    Uşak Belediyesi’nin sağlam ve dengeli bir bütçesinin olmaması

2-    Kuraklık yani susuzluk sorununa kalıcı çözüm bulunması gerektiği

3-    Uşak, 6,8 şiddetinde deprem üretebilecek fay hattında bulunmaktadır. Şiddetli bir deprem olasılığına karşı şiddetli ve ivedi bir şekilde çalışma yapılması gerekliliği.

Uşak’ın acil sorunu sosyal tesisler, termal hamamlar değildir. Uçuk kaçık ayağı yere basmayan projeler değildir.

Ayvayı Nasrettin Hoca’nın kızlarından birisi yiyecektir. Ama böyle giderse Uşak’ta Uşaklı olarak hepimiz yiyeceğiz.

Yeni Belediye Başkanımız şimdiden hayırlı uğurlu olsun.

Muhabir: Salih Kılınç