AK Parti Uşak Milletvekilleri Meclis’te Genç Konuklarını Ağırladı
AK Parti Uşak Milletvekilleri Meclis’te Genç Konuklarını Ağırladı
İçeriği Görüntüle

Bu yıl “5 Haziran Dünya Çevre Günü” Kurban Bayramı arifesine gelmesi nedeniyle hafta olarak erken kutlamalara sahne oldu. Hafta olarak kutlayana bir isim de Uşak Çevre Gönüllüleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Yüksel oldu.

Yüksel, “5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla, çevre ve yaşam ilişkisinin önemini açıklamak, çevrenin önemi ve korunması için yapılması gerekenleri kamuoyu ile paylaşmak ve farkındalığı artırmak için bu hafta düzenlenmektedir. Tüm canlılar için hava su ve gıdaya ulaşmak hayatı önem taşımaktadır.

Bu değerleri sağlayan ortamları korumak geleceğimiz açısından önemlidir. Dolayısıyla hem üretip hem de tüketirken, hayati önem taşıyan değerlerimize sahip çıkmak zorundayız” dedi.

Hasanyuksel

Hızla çölleşen bir ülkeyiz. Su fakiriyiz. Yarı kurak ve yarı nemli iklime sahibiz.

Yazılı açıklmasında yaşadığımız su krizine de değinen Yükesel, “İklim krizi ile birlikte su havzalarımızı, tarımı, hayvancılığı; kısaca su ve gıdaya ulaşım hakkımızı hızla kaybediyoruz.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen kaynaklarımızı hâlâ pervasız kullanıyoruz. Onlarca yıldır deri ve tekstil sanayinin Dokuz Sele deresini kirletmesini izledik. 2017’den bu yana şehrin atık su arıtma tesisinin kapasitesi bile artırılmadı. Adı var kendi yok arıtma tesisi, şehrin atıklarını arıtamadan Dokuz Sele’ye salıyor.

Doğal güzelliği dünya ölçeğinde olan Ulubey kanyonları kirlilik nedeniyle, yaşanamaz hale geldi.

Yaz dönemi ile birlikte piknik alanlarında kirlilik artmaktadır” hatırlatmasında bulundu.

Y E Ş İ L

En çok suyu “Cehennem Çukuru” tüketiyor

Yüksel açıklmasına şu ifadelerle devam etti: “Yine hasat dönemi yaklaşıyor. Anız yakımı nedeniyle orman yangınları çıkarılmakta, doğal ortamlar ve ormanlarımız bundan aşırı zarar görmektedir.

Bu konuda radikal önlemlere ihtiyaç vardır.

Öte yandan, suyu kaynağında yok eden, aşırı su tüketen ve geriye kalanı da ağır metallerle kirleten Kışladağı altın madeni var.

Altın madeni, başta arsenik olmak üzere yarattığı ağır metal kirliliğinin yanı sıra, Uşak'lının Küçükler Barajında kullandığından çok daha fazla su tüketmektedir.

Cehennem çukuru olarak adlandırılan maden çukurunun derinliği 400 metreyi, çapı 2 kilometreyi aşmış olup, neredeyse deniz seviyesine inmiştir.

Yeraltı su akiferinin altında çalıştığı için, Menderes havzasını besleyen ve Uşak ve çevresinin suyunun karşılandığı yeraltı suları, bu çukura akmaktadır. Maden çukuru sülfürlü kayaçlardan oluşmakta, şirketin madeni çıkarmak için “çöp muamelesi” yaptığı su ağır metallerle zehirlenmektedir.

Ancak “cehennem çukuru”nda biriken bu suyun nereye, nasıl deşarj edildiği bir muammadır.

Bir diğer korkumuz da yükseklikliği 40-45 katlı gökdelen boyuna ulaşmış olan siyanürlü liç sahasının, ikinci bir “İliç Faciası”na dönüşme olasılığıdır.

Kışladağ Altın Madeninin yarattığı tahribat ortadayken ve bu saatten sonra riskleri en aza nasıl indirebiliriz diye düşünmemiz gerekirken, bir yandan da Murat Dağı’nda madene karşı mücadele veriyoruz.

Ki Murat Dağı’nda maden açılması durumunda yaşanacaklar Kışladağ’ın neden olduğu yıkıma da benzemeyecek. Doğrudan nehirlerin doğduğu ve beslendiği su kaynakları yok olacak.

Şirket 2023 yılında Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına yeniden başvurarak ÇED onayı istedi. Reddedilmesi üzerine 2024’te Bakanlığa dava açtı. 9 Ekim 2024’'te Kütahya İdare Mahkemesinde görülen davayı kaybetti. Danıştay’a gitti.

Ve geçtiğimiz aylarda Danıştay yeniden bilirkişi keşfi talep etti.

Keşif 4 Temmuz 2025’te olacak.

Murat Dağı, sadece Uşak ve Kütahya’nın değil tüm Batı Anadolu’nun varlık nedenidir.

Murat Dağı, 20 milyon insanın yaşadığı coğrafyaya ve dört büyük akarsuya can verdiği için, burada hiçbir faaliyet yapılmaması gerekir.

Suyumuz, gıdaya ulaşım hakkımız, yaban hayatı ve endemik bitkilerinin yok olmaması ve turizm için Murat Dağı’nda mücadeleyi en üst seviyede tutmak zorundayız.

Anayasanın 56. Maddesi: “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.” der.

Gerek Anayasanın da bize tanıdığı haklar ve verdiği görev, gerek vatanın bekası, ve en başta vicdan ve ahlak bizlere Murat Dağı’nı korumayı emreder.

Bu nedenle 4 Temmuz 2025 Cuma günü tüm yurttaşlarımızı bilirkişi ve mahkeme heyeti ile birlikte olmaya davet ediyoruz.”

Muhabir: Salih Kılınç