SOL Parti Uşak örgütü, 2025 yılı için açıklanan buğday alım fiyatlarına tepki gösterdi. Uşak’ın merkez ilçe köylerinden Çevre Köy’de gerçekleştirilen basın açıklamasına köylüler de katıldı.
Basın açıklamasını okuyan üretici Ali Yavuz, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından açıklanan 2025 yılı buğday alım fiyatlarının, Türkiye’nin tarım politikasının geldiği noktayı, ithalatçı ve şirketçi mantığı, küçük çiftçiye dayatılan yoksulluk ve sefaleti kez daha gözler önüne serdiğini belirtti.
Bir tonluk ekmeklik ve makarnalık buğday için belirlenen 13 bin 500 TL’nin üreticinin insanca yaşam sürdürebilmesi için yeterli olmadığını vurgulayan Yavuz, açıklamasına şu ifadelerle devam etti:
“BU FİYATLAR ÜRETİCİNİN İNSANCA YAŞAMASI İÇİN YETERLİ DEĞİL”
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından açıklanan 2025 yılı buğday alım fiyatları, Türkiye’nin tarım politikasının geldiği noktayı, ithalatçı ve şirketçi mantığı, küçük çiftçiye dayatılan yoksulluk ve sefaleti kez daha gözler önüne seriyor. Ekmeklik ve makarnalık buğday için belirlenen 13.500 TL/ton üreticinin insanca yaşam sürdürebilmesi için yeterli değil. Buğday alım fiyatları, devletin tarımda kamusal sorumluluğunu yerine getirmediğini, aksine küçük ve yerli üreticiyi yok saydığını ve büyük şirketlere alan açtığını bir kez daha göstermektedir. Bu fiyatlar küçük çiftçinin ve köylünün yaşadığı zorlukları hafifletmekten ziyade derinleştirmektedir. Buğday alım fiyatları, üreticiye ve yerli üretime destek sağlamayı bırakın tam tersine ithalata dayalı bir düzeni devam ettirmektedir. Buğday fiyatları, üreticinin gerçek maliyetini bile karşılamıyor. Üretici bir yandan kuraklık, zirai don, aşırı sıcaklar gibi iklim krizinin etkileriyle diğer yandan da günden güne düşürülemeyen girdi maliyetleriyle boğuşuyor. Bu sorunlar, küçük çiftçiyle birlikte kırsal yaşamı da tehdit etmektedir. Bu alım fiyatlarıyla bir yandan can çekişmekte olan kırsal yaşamın tabutuna son çiviyi çakılmaktadır. Diğer yandan da dışa bağımlılık ve şirket hakimiyeti iyice pekiştirmektedir. Bunlarla birlikte dışarı bağımlı kılınan ülke ve ithalat için cebinden milyonlar çıkan halk yani hem üretici hem tüketiciler açlık sefalet ve yoksulluğa terk edilmektedir.
Türkiye’nin tarım politikası, yıllardır dışa bağımlılığa ve büyük şirketlerin çıkarlarına hizmet etmektedir. AKP 25 yıla dayanan iktidarıyla, bu politikaları derinleştirerek küçük çiftçiyi ve köylüyü fakirleştirmekte, halkı açlık ve yoksulluğa mahkum etmektedir. Bugün, Türkiye buğday ithalatında neredeyse 12 milyon ton seviyelerine ulaşmışken, yerli üretim azalmakta, tarımda dışa bağımlılık artmaktadır. Bu durum, sadece çiftçiyi zor duruma sokmakla kalmıyor, aynı zamanda halkın temel gıda maddesi olan ekmeği bile ithalata, şirketlere bağımlı kılıyor.
İTHALAT VE ŞİRKETLER DEĞİL, KÜÇÜK ÇİFTÇİLERİN EMEĞİ GÖZETİLMELİ
Türkiye'nin buğday üretiminde dışa bağımlılığını sona erdirmek için devlet, ithalat yerine yerli üretimi, küçük çiftçileri teşvik etmelidir. Ancak küçük çiftçileri önceleyen kamucu bir politika ile dışa bağımlılık ortadan kaldırılabilir. Tarım, sadece bir ekonomik faaliyet değil, aynı zamanda halkın gıda güvenliğinin, kırsalda yaşamın temelidir. Gıda ve tarım alanında uygulanacak kamucu politikalar ile hem üreticinin hem de tüketicinin çıkarları gözetilebilir; kırsalda yaşam canlı tutulabilir. Türkiye’nin tarımda yaşadığı bu yapısal kriz, kamucu bir yaklaşım ile çözülebilir. Tarımda devletin küçük çiftçiden yana ve etkin politikalar üretmesi sağlanmalı, halkın sağlıklı gıdaya ulaşabilmesi için üretim süreçleri kamusal bir planlama ile düzenlenmelidir. Mazot, gübre ve tohum gibi temel girdiler kamusal olarak karşılanmalı, geçimlik üreticinin Ziraat Bankası borçları silinmelidir. Sermaye değil, halkın çıkarları öncelikli olmalıdır.
İthalatçı, Şirketçi Tarım Modeline Son; Kamucu Tarım Politikalarıyla Geleceği Kuracağız.