Görüşleri, hayata değişik bakış açısı ve farklı yaşam felsefesiyle her zaman saygı duyduğum Mustafa Oğuz Hocam ’da benim başlıkta kullandığım; “Uşak’ta sabetayistler var mı?” sorusuyla bir tartışmanın fitilini ateşlemiş.

Bu yazıyı yazmadan kendisiyle az önce konuştum. “Uşak’ta sabetayistler var, Rumlar var, Ermeniler var”. Önemli olan kimin kendini ne hissettiğidir. Şimdi ben falan aile sabetaysttir, falan aile Ermeni’dir dersem huzurlarını kaçırmış olur o aileleri ve fertlerini rahatsız etmiş olurum” şeklinde her zamanki nezaketiyle gayet makul ve mantıklı bir cevap verdi. Sağ olsun var olsun.

Bu araştırma bizi ister istemez bizi 2006’larda ünlü gazeteci ve araştırmacı Soner Yalçın’ın kaleme aldığı “Efendi -1 Beyaz Türkler” kitabında bahsettiği Uşaklı sabetayistlere götürdü.

Yalçın, söz konusu kitabında; Atatürk’ün eşi Latife Hanım, büyük romancı Halit Ziya Uşaklıgil gibi çok ünlü isimlerin mensubu olduğu “Uşaklıgil” ailesinin sabetayist olduğunu belirtiyordu.

Yine özellikle Uşak araştırmalarıyla tanıdığımız ve Uşaklıgil ailesine mensup değerli araştırmacı Sadık Uşaklıgil; “Soner Yalçın’ın bahsettiği Uşaklı aile benim ailem. Atatürk bizim aileden bir kız aldığından, “dönmeler dönme olmayana kız vermezler” tezini de öne sürerek Atatürk’ün de dönme olduğunu dolaylı yoldan öne sürmektedir. İster inanılsın ister inanılmasın tamamen zırvadır. Size şu kadarını söyleyeyim, dönme olduğumuzu biz de ondan duyduk. Hiç haberimiz yoktu” şeklinde tepkisini dile getirmiş.

Uşak’ta Yahudi varlığı

Şalom Dergi’de Uşak’ın Banaz ilçesine bağlı Ahat köyünde bulunan Akmonya  antik kentinde  bir Yahudi topluluğunun yaşadığı şu bilgilerle belirtilmektedir: “Frigya, Lidya, Helen, Roma ve Bizans dönemlerini yaşamış olan Akmonya’da (Acmonia), antik dönemde bir Yahudi toplumunun varlığı bilinmektedir. İmparator Claudius zamanında (41-54) kurulmuş olan Neokrate İmparatorluk kültünün yüksek rahibesi Julia Severa tarafından, muhtemelen 50-60 yılları arasında yaptırılan sinagog, Erceş (Güllüçam) köyü civarında bulunan ve Afyonkarahisar Arkeoloji Müzesinde korunmakta olan bir yazıttan anlaşıldığına göre 80-90 yılları arası tamir edilmiştir. Akmonya kalıntıları arasında mezar yazıtları çoğunluktadır. Bu İbranice ve Yunanca yazıtlar, özellikle mezar soyguncularını caydırmak için bazı ilginç lanetler içermektedir” denildi.

Akmonya antik kentinde bulunan yedi kollu şamdan kalıntısı da burada bir Yahudi uygarlığı olduğuna kanıt olarak ileri sürülmektedir.

Arnavutluk’tan Uşak’a gelen Yahudiler”

 “Sabatay Sevi Yahudi inancına bağlılığının fark edilmesi üzerine tek bir Yahudi’nin yaşamadığı Arnavutluk’un Ülgün kentine sürülmüş ve 17 Eylül 1676 tarihinde 50 yaşındayken burada ölmüştür” bilgisine ualştıktan sonra dönelim Uşak'ımıza.

Sonra Arnavutluğun Ülgün kentinden bir grup Yahudi’nin Ülgün şehrinden gelerek Uşak’a yerleştiğini biliyoruz. Ülgün Yahudileri Uşak’a yerleşiği konusunda da bilgiler bulunduğu ve 1927 yılı kayıtlarında Uşak’ta bir Arnavut Caddesi olduğunu da arşivelrden bulduk.

“Arnavut Caddesi” de neresiymiş biliyor musunuz?  Ünalan Mahallesi Güldibi Sokak. Hani şu Cumhuriyet İlkokulu’nun giriş kapısının bulunduğu Küçükçarşı, Üçgenpark’ın batıya giderekken solunda bulunan sokak.

Daha da ilginci; şimdi bu sokakta Uşak İl Müftülüğüne yeni bir bina yapılıyor. 1970’li yıllara kadar burada Samantır’ın evi denilen çok güzel bir konak vardı. Burası da Osmanlı İmparatorluğunun son döneminde “İtalyan Mektebi” olarak biliniyordu.

Güldibi Sokak, tarih boyunca amma renkli sokakmış, Rumlar, Arnavutluk’tan gelen Yahudiler, İtalyan Mektebi, şimdi de Cumhuriyet İlkokulu ve Uşak il Müftülüğü binası.

Sabetayizm Nedir?

Sabetayizm, Osmanlı toplumunda ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında çokça tartışılan bir konu olmuştur. Bu konunun tartışılma nedeni, Dönmelerin, bir diğer adıyla Sabatayistlerin gizli ve bir o kadar da gizemli bir topluluk olmasından ileri geliyordu.

Sabatay Sevi (Şabtay Svi);İspanyol kökenli (Sefarad) bir yahudi ailesinin oğlu olarak 1626’da İzmir’de dünyaya gelmiştir.Yahudi İlahiyatı alanında eğitim alarak haham oluştur.Yahudilerin altın çağ dedikleri İspanya tecrübesinin kötü bir şekilde sonuçlanmasının yarattığı derin hayal kırıklığı içinde ortaya atılmış bir Kabala yorumu olan Lurianik Kabala Ekolüne derin bir sevgi duymuştur.

Sabatay Sevi,1665 yılında Selanik Şehrinde beklenen gerçek mesîh olduğunu “peygamberliği görevini” üstlendiğini iddia ederek büyük bir takipçi kitlesi toplamıştır. Onun telkin ettiği inanç Tanrı’nın emirlerine harfiyen uyup şeytanî dünyaya hapsolmuş olan ilâhî nurları birer birer kurtararak ilâhî planın bir parçası olan kötülüğü tamamen yok etme sürecine yardım etmektir. Fakat büyük bir nur parçası öylesine güçlü bir şeytanî kabuk içine sıkışmıştır ki bunu kurtarmaya sıradan bir mistiğin gücü yetmez, bu görevi ancak bir mesîh yani kendisi başarabilir. O, hem teosofik Lurianik geleneği hem Doğu Bizans yahudi kabalistlerinin mensup olduğu pratik Kabala’yı kendi düşüncesinde birleştirmiştir.

Bu inanca sahip kişilere Sabatayist denilmiştir. Osmanlı padişahı Avcı Mehmet döneminde yargılanarak ölüm cezasına çarptırılınca Aziz Mehmet Efendi ismini alarak Müslüman olmuştur. Sabatayisterin büyük çoğunluğu onun Mesih olmadığına inanarak ortodoks Yahudi inancına geri dönmüştür.

Sabatay Sevi yahudi inancına bağlılığının fark edilmesi üzerine tek bir Yahudinin yaşamadığı Arnavutlukun Ülgün kentine sürülmüş ve 17 Eylül 1676 tarihinde 50 yaşındayken burada ölmüştür.

Sabetayistler gizlilik ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olarak, esrarengiz bir mezhep görünümünde günümüze kadar varlığını devam ettirmiş, Türkiyenin yakın tarihinde etkin olacak pek çok siyasetçi, bilim adamı, sanatçı yetiştirmeyi ve Türkiye politik arenasında varlığını hissettirmeyi ve etkin olabilmeyi başarabilmiştir.

Onunla birlikte İslamiyete geçerek onun yolundan giden Selanikli iki yüz ailelik bir topluluk ise şöyle üçe ayrılmışlardır;

Uşak'ta günlerden: Kılcan köyünde halk sağlığı Uşak'ta günlerden: Kılcan köyünde halk sağlığı

Sabetay Sevi’nin kayınbiraderi Yakub Querido (Abdullah Yakub), 1676 yılında Sevi’nin kendisinin bedeninde yeniden dünyaya geldiğini iddia ederek Selanik’te bulunan dönmelerin başına geçmiş ve ona katılan gruba Yakubiler (Tarpuşlular) adı verilmiştir.

Brukh Kunio (Mustafa Çelebi) adı verilen bir Yakubi, Sevi’nin Osman Baba’nın (ölm. 1720) bedeninde yeniden hayata geldiğini ilan ederek bu gruptan ayrılmış, takipçileriyle birlikte Karakaş (Honioslar) grubunu oluşturmuşlardır.

Osman Baba’nın ölümüyle Kapancılar (Cavalieros) ya da İzmirliler adıyla üçüncü bir grup ortaya çıkmıştır.

Bu tarihten sonra da 'Avdeti' ya da 'Dönme' olarak adlandırılmışlardır. Sabetaycılar "Aydınlık Günler" gelinceye kadar gizlenmeye devem edeceklerdir.

Muhabir: (SALİH KILINÇ)